Abdullah Zülbicaydeyn, Tebük öncesinde, anasından aldığı iki parça kilime sarılı olarak hicret edip Medine’ye gelmiş fakir
bir müslümandı.
Resulullah (a.s) onu mescidde tanıdığı zaman “Abdüluzza”olan adını değiştirerek “Sen Abdullah Zü’l-bicadeyn (iki parça kilim sahibi Abdullah) sın” buyurmuştur.
O, Tebük savaşı öncesi Hz. Peygamber’e şöyle demişti: “-Ya Resulullah!Bana şehidlik nasib etmesi için Allah’a dua et!”
Hz. Peygamber de ona şu cevabı vermişti:
“Ey Allahım onun kanını, kafirlere haram kıl!”
Abdullah “Ya Rasulullah ben, böyle olsun istememiştim” dedi.
Hz. Peygamber de ona “Sen Allah yolunda savaşa çıkar da hummaya tutulup ölürsen, şehidsin!” demişti.
Abdullah b.Mes’ud şunları bize nakletti:
“Tebük’te bulunduğumuz sırada bir gece ordugahın bir köşesinde ateş ışığı gördüm. Neyin nesidir, bir bakayım dedim gittim. Bir de ne göreyim, Hz. Peygamber, Ebu Bekir ve Ömer
ordalar. Abdullah zü’l-bicadeyn vefat etmiş. Ona kabir kazmışlar
Hz. Peygamber kabre girmiş, Ebu Bekir ile Ömer de Abdullah’ın cesedini kabre indirmekteler…
Abdullah’ı kabre indirip yanı üzere yatırınca Hz. Peygamber; “Ey Allahım, ben ondan razıyım. Sende razı ol,” diye dua buyurdu.Vallahi ben ondan onbeş yıl önce Müslüman olmuştum. Şimdi onun yerinde olmayı ne kadar arzu ederdim.”
Hz. Peygamber’in önceden bildirdiği gibi Abdullah zü’l-bicadeynTebük’te birkaç gün geçirdikten sonra hummaya
tutulmuş ve vefat etmiş, şehidlik mertebesine ermişti.
Nasıl onun yerinde olmak istenmezdi?
Abdullah gece defnedilmişti.
Demek mecbur kalınınca gece cenaze defnedilebilirdi.
(Kur’an-ıKerîme Göre Peygamberler ve Tevhid Mücadelesi sh;659)